Barış süreci Batı'da neden destek bulmuyor?

MİT ve hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan arasında yürütülen görüşmeler, Öcalan'ın mektubunun 21 Mart'ta Diyarbakır'da Nevruz kutlamalarında okunması, Kandil'e ve Avrupa'daki KCK'ye gidip gelen mektuplar Türkiye kamuoyunun alışık olmadığı sahneler.

Siyaset dünyası ve partiler ve geçen hafta açıklanan "akil insanlar" son aylarda gündeme oturan "sürece" odaklanmışken ülkenin batısında "sokaktaki vatandaşın" ne söylediğini merak edip yola çıkmıştım.

İzmir, Uşak ve Eskişehir'de konuştuğum 100'ün üzerinde insanın yanıtlarındaki ton farklılık gösterse de, ortak tepkileri "bir teröristle devletin görüşmemesi gerektiği" veya "Öcalan'ın çoktan idam edilmiş olması gerektiği" yönündeydi.

Muhalefetin dahi söylemlerinde şimdilerde pek yer bulmayan bu tepkiler konuştuğum pek çok kişinin ilk cümlesinde dile getiriliyordu.

Anketler de Ege'nin tepkisini doğrular nitelikte. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 4 Nisan'da açıkladığı anket sonuçlarına göre, Ege bölgesinde süreci desteklemeyenlerin oranı destekleyenlerden fazla.

Peki bu toplam sosyolojik açıdan ne ifade ediyor? Batı'yı ve Doğu'yu böyle bir süreçte birbirinden uç kamplara sürükleyen toplumsal yapının şifreleri neler?

Gündelik hayattaki tepkilerin kökeni ne?

Bu soruyu sorduğum kişilerden biri Başkent Üniversitesi'nde öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Cenk Saraçoğlu. Aynı zamanda İzmir'de yaptığı görüşmeler ışığında oluşturduğu Şehir, Orta Sınıf ve Kürtler isimli kitabın yazarı.

Saraçoğlu Kürtlere yönelik iki tür tepkinin olduğunu vurguluyor. Birincisi özellikle Bursa, İzmir, Antalya gibi göç almış illerde görülen ve "ırkçı olarak adlandırabileceğimiz" bir tepki.

İkincisi ise, "Genel olarak Türkiye halkında çok uzun zamandır ana akımı temsil eden, Kürt sorununa milliyetçi bir bakış."

Birinci reaksiyonun özellikle Kürt göçü almış kentlerde ortaya çıktığını ancak "politik" olmadığını vurgulayan akademisyen, kitabını yazdığı 2011 yılında, bugünlerde daha anlamlı hale gelebilecek bir not düştüğünü hatırlatıyor: "Bu tür bir reaksiyon bir gün Kürt meselesinde çok belirleyici veya kutuplaştırıcı bir dönüm noktasında, ciddi bir politizasyona uğrayabilir ve bütünlüklü bir politik durumu temsil edebilir."

Saraçoğlu, bu politik durumun "daha milliyetçi, daha oturmuş, katılaşmış milliyetçiliğe ve hatta faşizme bile yol açabileceğini" belirtiyor.

Sosyolog, Prof. Dr. Neşe Özgen ise artık bildiğimiz anlamda "Doğu-Batı ikileminin kalmadığını", göçlerin ardından "Batı'nın içinde Doğular" oluştuğunu söylüyor.

Ancak aynı kentlerde bir arada yaşayan bu grupların, birbirleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığını ekliyor: "Batı'nın Kürt hareketinin alt bilgilerinden yoksun olunması toplumda ciddi bir sürtüşme yaratabilir. Yanı başındaki komşunun neler yaşadığını bilmeksizin var olduğunuz bir şehir sizin şehriniz olmaz."

Kürtlerin sistemden pay istemesi

Batı'daki Türklerin asıl kaygısının ise Kürtlerin kimlikleri değil, "sistemden pay istemeleri" olduğunu söylüyor Özgen.

"Devletle iki tür vatandaşlık pazarlığına girişildiğini" söyleyen Özgen, bunun ilkinin tanınma pazarlığı, ikincisinin ise mevcut refahtan pay isteme, bir başka deyişle pay isteme pazarlığı olduğunu söylüyor.

Özgen "Kürtler tanınma pazarlığı üzerinden ortaya çıkacaklarını iddia ettiler. Oysa bu sınıflaşmış yapı tabii ki bölüşümden pay istiyor. Asıl kaygının bu olduğunu düşünüyorum." diyor.

İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Mesut Yeğen de Türkiye'nin pek çok noktasında karşılaşılabilecek ayrımcı dilin köklü geçmişini vurguluyor.

Özellikle 2000'den itibaren Kürtlere yönelik düşmanlaştırıcı bir tutum ve dil medya ve siyasi partiler vasıtasıyla gündemde tutulduğunu söylüyor.

Yeğen, "Bu dil 2007'de zayıflar gibi oldu ama o dönemki açılım sürecinin çökmesiyle yeniden dolaşıma girdi," diyor.

Saraçoğlu Kürt hareketinin bölgesellikten çıkarak Batı'daki kentlerde de kendini göstermesinin bu şehirlerde tepki yarattığını belirtiyor.

Saraçoğlu, "Özellikle şehirlerde 90'lardan sonra Kürt hareketinin sembolleri ve politik tutumları daha fazla benimsenir hale geldiğinde, doğal olarak bu PKK'ya atfedilen sıfatların da Kürtlere atfedilmesine yol açtı." diyor.

İdam talebinin kökeni

Konuştuğum pek çok kişinin, "Öcalan'ın çoktan idam edilmiş olması gerektiğini" söylediğini aktardığım sosyologlar, bunun sürpriz olmadığını söylüyor.

Mesut Yeğen, idamın siyasi bir kültürün sonucu olarak değil, "Öcalan'ı idam etmemek için" kaldırıldığını söylüyor ve ekliyor: "Türkiye, idam cezası uygulanmaması gereken bir cezadır diyerek değil, Öcalan'ın idam edilmesi halinde Türklerle Kürtlerin bir arada yaşaması imkansız hale gelir diyerek idamı kaldırdı."

Saraçoğlu ise idam veya Kürt sorununun PKK'ya yönelik geniş çaplı askeri operasyonlarla çözülmesi isteminin Türkiye'nin yıllardır sürdürdüğü politikalardan ayrı olmadığını söylüyor:

"İdam meselesiyle ilgili yanıtları bir Orta Anadolu kentinde daha çok duyabilirsiniz. Bu AKP'nin de dillendirdiği bir meseleydi. Meydanlarda ip göstermeyi sadece MHP yapmadı."

Saraçoğlu aynı zamanda müzakere sürecinde AKP'nin milliyetçi bir söylemi dile getirdiğini, "büyük Türkiye"nin en çok kullanılan ifadelerden olduğunu söylüyor.

Bugün yürütülen sürecin sekteye uğraması halinde militarist bir dilin yeniden, daha kuvvetli bir şekilde ortaya çıkması önünde bir engel olmadığını belirtiyor.

'Barışa' yönelik kaygılar

Batı bölgelerinde kaygıların giderilmesi veya halklar nezdinde barışın temellenmesi nasıl olur bilinmez ama Neşe Özgen'in "Artık kimse ölmesin" söylemi üzerine yaptığı değerlendirme dikkat çekici:

"Barışın halklara yayılması nasıl olacak diye baktığımızda, böyle ihraç ederek yayılmıyor. Tabii şu an ölüm olmasın diye çabalıyor herkes. İnsanlar ölüm olmamasını barışa karşılık görüyor şu anda. Buna indirgeniyor."

Saraçoğlu da barış ifadesinin Türkiye'nin refahına değil, büyümeye endeksli olmasına yönelik kaygılarını dile getiriyor: "Barış süreci yürütülürken, barışın kendiliğinden erdemli bir olgu olması noktasından yürümüyor. Daha adil, eşitlikçi bir toplum kurgusundan biçimlenmiyor. Barış, Türkiye'nin büyümesine endeksleniyor. Bu topraklara barış gelecekse de içeriği aşındırılıyor."